Atatürk yaşasaydı; Eda Erdem Dündar’ı manevi evladı yapardı.
Atatürk yaşasaydı; Eda Erdem Dündar’ı manevi evladı yapardı.
“Atatürkçü, ülkesini seven, adil, çalışkan, başarılı kadınlara dönüşerek ülkemizi daha yukarılara taşıyacağız” …
xxx
Nokta…
Bu sözler; uluslararası arenada önemli bir ödül kazanmış Türk bilim kadınına ait sanılmasın sakın !!:
Türk spor tarihine not düşecek bu naçiz cümle; yaz ayları boyunca 83 milyonu adeta ekranları başına kilitleyen filenin sultanlarının kaptanı Eda Erdem Dündar’a ait…
Boşuna seçmedi onu FIVB (Uluslararası Voleybol Federasyonu) ‘tarihin en iyi 100 oyuncusu’ listesine…
Hem cinsleri ‘acaba düşünce suçu işlemiş gibi mi olurum ?’ korkusuyla cumhuriyetin banisini ağzına almaya korkarken; Eda her zaman, her yerde ve her fırsatta ‘Atatürk’ dedi, başka bir şey demedi.
Maç kazanılmışça eğer; tribünlere koşturup, coşa coşa; ağlaya, ağlaya dağlarında çiçekler açan İzmir’in marşını arkadaşlarıyla birlikte el ele kol kola söyledi.
Her şeyinle ve her yönünle çok farklısın sen Eda…
Özelsin;
Güzelsin;
Kimsenin olamayacağı ve sevemeyeceğini kadar da Atatürkçüsün…
Korkmadan, çekinmeden de haykırıyorsun ulu önderimizin ismini nerede fırsatını bulunsan…
xxx
İşte en çok da bu özelliğin ve pozitif ayrımcılığıyla seviyor seni güzel Türkiye’min insanları…
xxx
‘Biat kültürünün köküne kibrit suyu’ deyip, bildiği yoldan başı dik yürüyebilmek öyle her babayiğidin harcı değildir.
Babayiğitliğin karesinin Eda; literatüre erkek argümanı olarak sokulmuş delikanlılık jargonunu sana bakarak yeniden yazdırsalar ayıp da olmaz, yanlış da….
xxx
Ne mutlu seni yetiştiren o güzel ailene;
Ne mutlu kulübün Fenerbahçe’ye…
Ne mutlu milli takım arkadaşlarınla, antrenörlerine…
Ne mutlu senin önderliğinde kazanılan ulusal başarılara ekranları başında gözyaşlarıyla eşlik eden analar, babalarla, peşinizden koştura koştura gelerek salonların kapısında kuyruğa giren o genç kuşaklara…
O Sultanların hepsinin bizim gözümüzde ve gönlümüzde yeri çok farklı Eda…
Ama sen yok musun sen; eşin de yok, menendin de…
Tepeden tırnağa hangi kategoride tasnif edeceğime hala bir türlü karar veremedim…
Düzene baş kaldıran tarifi zor cesaretin; biraz damarlarındaki asil kandan olmalı; biraz da ruhunda esen o gizemli fırtınanın bıraktığı tortulardan.
Bana soracak olurlarsa eğer;
Cumhuriyeti kuran, devrimleri yaşatan büyük önder Atatürk’ün manevi kızlarıyla özdeşleştiriyorum Eda Erdem Dündar’ı…
Yani Afife, Azize, Zehra, (Zühre), Afet İnan, Sabiha Gökçen Nebile ile Rukiye’ye…
xxx
İzmir’in dağlarında açan o mis kokulu çiçeklerin arasına; senin gibi nadide bir manolya ile buket yapmak çok yakışacak Eda…
Solmaması için koklamaya kıyamasınlar diye !..
Önde sen; arkanda arkadaşların…
Atatürkçü, ülkesini seven, adil, çalışkan, başarılı kadınlara dönüşerek bu güzel ülkeyi daha da yukarılara taşıyacağınıza inancımız sonsuz. xxx
Yazmazsam; kendi kendimi inkar etmiş gibi olacaktım…
O zaman yazıyorum!…
Giydiğin şortla, kendine özgü bir ritüel haline getirdiğin o parmak uzatmana dil uzatan örümcek kafalı yobaz kafalara ders olsun vermek istediğin mesajlar…
Sürdüğünüz rujla, tırnak ojelerine aba altından sopa göstererek ayar çekmeye çalışan yerli Talibanlara da…
Anlamayanlara da anlatın artık bir zahmet…
Giysimizle, makyajımızla; hasılı ruhumuz ve özümüzle Türk’üz biz; Atatürkçüyüz…
Çok yaşa sen Eda Erdem Sultan; iyi ki varsın…
Varlığınla, duruşunla, söylemlerinle yaptığın rehberliğin; seni kendilerine idol olarak kabul eden kızlarımızın ufkunu aydınlatır inşallah.
Engin Aksöz/Bursa