Engin Aksöz,”Türkiye Japonya maçı bir ‘voleybol belgeseli’ gibiydi”
Sultanlar üzerine üst üste üçüncü köşem bu.
FIVB Milletler Ligi’nin üçüncü etabında 3 maçı geride bıraktık.
3. etap ( ya da hafta) Kanada’nın kış sporlarıyla ünlü güzel kenti Calgary’de oynanıyor.
İlk maçımızda felaket derecede kötü oynayıp, ev sahibi Kanada’ya 3-1 yenilmiştik.
Önceden de söz etmiştim; Kanada ile 10 maç yapalım, 10’unu da rahat kazanırız.
O kadar vasat bir rakip.
‘Denk getirdiler’ diyemeyeceğim; çünkü biz bu maçta parkede uyur gezer gibi dolandık; o sayede kazandılar.
Son yıllarda bu kadar kötü bir Türkiye görmemiştim, şaşırıp kaldım maç bittiğinde.
Sonra;
Sonrasında ‘işte filenin sultanları bu’ dedirten şahane bir takım çıktı karşımıza.
Yenilgisiz Japonya’ya feleğinin şaşırtan Hollanda‘yı suya götürüp susuz getirdik ikinci maçımızda.
Şahaneydik, kusursuzduk, parkeye böbürlenerek çıkan portakal kızlarını dilimlere bölerek yalayıp yuttuk!..
Zaten kendi standardında oynadığı maçlarda bu takımı öyle kimse kolay kolay yenemez.
Koşullara teslim olmayı reddeden bir karaktere sahip kızlarımız.
Pes etmiyor, direniyor, ne kadar geriye düşerse düşsün bir şekilde ayağa kalkarak ‘isyankar rolünde’ harikalar yaratıyor.
Hollanda maçından sonra bugün de sabaha karşı Japonya‘nın karşısına çıktı filenin sultanları.
Turnuvanın savunmayı en iyi beceren, blok arkası dublaja en iyi yerleşen, kısa boylarına karşın en atlet oyuncularına sahip takımıyla eşleşmiştik.
Net ABD galibiyetiyle (3-0 kazandılar) büyük sükse yapan Japonlar’a gücümüz yetecek miydi?
O savunmalarını nasıl yıkacak, parkede aerobik cimnastikçiler gibi vücutlarıyla şekilden şekile girerek olmayacak topları çıkartabilen bu çekik gözlü kızlara karşı nasıl bir strateji geliştirerek baş edebilecektik ?.
Bunun merakındaydım.
Ekran karşısında uykuma yenilmemek için erken bir saatte kafayı yastığa vurup kestirdim 01.45′e kadar.
Kurulu saatim çalınca da çakı gibi dikildim ayağa.
‘Büyük bir maç’ olacaktı, izlemezsem olmazdı.
Karşılaşmanın teknik analizine geçmeden önce buradan özel bir paragraf açmak istiyorum çalıştığım medyam adına.
Bunu yazarken kendim için bir şey istiyorsam da namerdim!..
Sultanların Kanada’da oynadığı maçlarını yorumlayan tek medyayız Türkiye’de.
Yazılı medya geneli, yereliyle zaten tükenmiş durumda;
Bir gün sonra açıp okuyorsunuz sadece maç sonuçları, setler; hepsi o kadar.
Kim ne oynamış, maç nasıl geçmiş, önemli enstantaneler üzerine çarpıcı yorumlar!..
Hak getire.
Belki de çoğunluk için ‘voleybol’ bir spor bile değil, salla gitsin!..
Görseli, yani canlı yayını ise TRT’de var,
Allahları var kusursuz bir şekilde ekrana getiriyorlar maçları;
Mehmet Sevinç ve Kerem Öncel’in anlatımlarıyla.
Doyurucu, akıcı, bilgilendirici, öyle gereksiz yere laf salatası yapmadan…
İkisini de yeri gelmişken kutlamak istiyorum.
Ötesi yok, arasanız da bulamazsınız.
Asıl üzücü ve düşündürücü olan ise;
Tıklanmalarıyla övünen koskoca voleybol sitelerinde maçlara kritik yapacak yazarların olmaması (!),
Neden ‘yok’ soru işareti;
Kızlarımızı yazmayacaklar da neden söz edecekler, artık bilemeyeceğim!..
Bursada bugün.com olarak; gece sabaha karşı ekran karşısına dikilerek maçları izlemeye çalışıyorum.
Sonra da gün içinde yorumumuzu yapıyoruz.
‘İlle de Sultanları yazacaksın‘ diye zorlayan da yok;
İçimizden geliyor, bunda yıllık gazeteci olmanın bana verdiği mesleki ahlak ve disipline saygısızlık etmek istemiyorum.
Her zaman söylediğimi bir kez daha tekrarlayarak maçın içine dönelim.
Kendi statümü ‘spor yazarı’ olarak tanımlıyorum.
Sadece futbola endeksli olarak işini yapan birisi değilim.
Bugün voleybol, yarın basketbol, öbür gün atletizm, bir başka gün olimpik sporlar.
Bana her şeyi yazmam için para veriyorlar çalıştığım iş yerinden;
Kimsenin üzerine alınmasını da istemem; ben kendi payıma diğer meslektaşlardan bu noktada ayrışıyorum.
Hemen şunun altını çizeyim; Türkiye-Japonya arasındaki FİVB Milletler maçı; voleybol tarihine geçecek sayıda savunma atraksiyonlarıyla doluydu.
Seminerlerde kursiyerlere ders niteliğinde tekrar tekrar izlettirecek kadar olağanüstü ve mantık dışı enstantanelerle karşılaştık.
Japonların kendine özgü inanılmaz yer savunması nefesleri kesti, öyle toplar çıkardılar, öyle ikinci hücum şansları yarattılar ki; kelimelerle anlatılamaz.
Yerlerde eğilip, bükülerek, şekilden şekile girerek top çıkartan lastik vücutlara hayranlıkla ve kaskatı kesilerek odaklandık.
Vurduk çıkardılar, bir daha vurduk pes etmediler, onlar vurdu blokladık, bir daha hücum, bir daha dublaj, bir yeni hücum, bir yeni blok daha;
Top defalarla gitti geldi filenin iki tarafında; dünyanın en uzun rallileri, en eksantrik enstantaneler eşliğinde sayısız kez gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi aktı durdu.
Kısacası yere düşmek bilmeyen topların uzun soluklu bir kısa belgeseli gibiydi maç;
Eğer yeniden izleme fırsatı bulursanız; ‘oturup başından sonuna seyredin’ derim; asla pişman olmayacaksınız.
Japonların dublaja yerleşme becerisi başka hiç bir ülkede yok. Bloktan seken topların ya da vurulan sert smaçların öyle kolay kolay ölmesine izin vermiyorlar lastik gibi vücutlarıyla. Bir köşeden, diğer köşeye atlıyor, zıplıyorlar takım halinde.
Bayıldım, hayran kaldım;
Ya Türkiye ?;
Rüya gibi bir maç oynadık Japonlara karşı.
Bloklarımız majina hattı gibiydi. Vurdular geçemediler, dönen toplara bir daha vurdular, bir blok daha;
İki, üç, dört kez hem de. Bir türlü sayı yapamadılar,
Yorulana kadar hücum ederlerken, biz de pes ettirene kadar smaçladık topları.
Sonunda rakipte yorgunluk, tükenmişlik ve şahane bir zafer daha.
Yine harikaydı Hande Baladın, yine harikaydı kaptan Eda Erdem Dündar;
‘Blokların gücü adına’ diyerek filenin üstüne bloklarıyla adeta Çin Seddi örerken, ortadan ışık hızıyla hücum eden Zehra Güneş’ e de, müsaadenizle ‘artık o bir dünya yıldızıdır’ demek istiyorum.
Meryem, Ebrar, Tuğba, Saliha, hatta pasörümüz Cansu da otomatiğe bağlamış gibiydi;
Maça tutunabilme adına dilleri bir karış çıkmış Japon kızlarını sopayla halı silkelemekten beter ettiler.
Bittiğinde kazanan biz olmuştuk belki ama; sonuna kadar savaşmaktan imtina etmeyen Japonlara da bir alkış tufanı ile teşekkür etmek boynuzun borcuydu; gereğini yerine getirdim.
Siz bu satırları okurken; Sultanlar gruptaki son ve en önemli maçında şampiyonluğun en büyük adaylarından ABD ile fileye yükselecek saat 00.00’da (yani tam gece yarısı, saat 24.00’de)
Yorgunluk var elbette, ABD’de de bizim gibi. Ama rotasyonumuz geniş, her oyuncumuz birbirine eş değer ve verimlilikte.
Hücumdaki en önemli skor opsiyonumuz Ebrar Karakurt iki maçtır kenardan gelerek oyuna giriyor. Bu akşam Guidetti’nin dinlenmiş olarak ilk 6’da onunla başlama ihtimali yüksek.
Ebrar çok farklı bir potansiyel güç; ısınınca durdurulması zor bir oyuncu.
Tabii her oyuncumuz en az Ebrar kadar kaliteli ve skor yapabiliyor.
Bu maçı da size pazartesi günkü yazımda anlatmaya çalışacağım.
Engin Aksöz / Bursa